Ruh sağlığı genel tıbbın içinde yer alıyor olsa da diğer tıp alanlarından uygulama ve tedavi şekillerinden dolayı farklı bir durum sergilemektedir. Kişiler başı ağrıdığında ya da mide problemleri yaşadığında tedaviye ihtiyaç duyduğunu bilir ve doktora başvurur. İş psikolojik rahatsızlıklara geldiğinde durum biraz daha karmaşıklaşmaktadır. Kişi üzgünlük içerisinde olduğunda bunun tedavi edilmesi gereken bir psikolojik rahatsızlık olup olmadığını değerlendirir. Çoğu zaman kişinin hayatını yüksek düzeyde etkisi altına almayan durumlarda kişi bir ruh sağlığı uzmanına başvurmaz. Bir psikoloğa, psikiyatra ya da psikolojik danışmana başvuru süreci yaşanılan zor bir olayın üzerine başlar. Şimdi psikoloğa başvuruların en sık olduğu bu olaylara yakından bakalım.
Psikoloğa en sık başvuru bir duygusal ilişkide yaşanılan ayrılıkların ardından yapılmaktadır. İyi giden, her şeyin yolunda olduğu düşünülen bir ilişki bittiğinde kişi büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Bu hayal kırıklığı kendisini bazen bir depresyon bazen bir öfke patlaması şeklinde dışa vurabilir. Yaşanılan ayrılığın ardından duygusal dalgalanmalar yaşandığı gibi bir takım fizyolojik belirtiler de görülür. Ayrılık kişinin hayat rutinini bozabilmektedir. İş hayatını, okul hayatını sekteye uğratır. Ayrılığın ardından değersizlik, yetersizlik, çaresizlik, sevilmeme gibi farklı düşünceler ve duygular ortaya çıkar. Yaşanılan ilişkinin süresinin uzunluğunun da etkisiyle bu duygusal yükler giderek ağırlaşabilir. Kişi bazen bu duygulardan kurtulmak için kendi isteği ile bazen de çevresindeki insanların tavsiyesi ve desteği ile terapi almaya başlayabilir.
Psikoloğa başvuruların bir diğer sık sebebi de yaşanılan kayıplardır. Kayıp bazen bir ölüm, bazen bir göç, bazen bir ayrılık ile gelen bir duygudur. Giden kişinin ardından yas süreci başlar. Yas sürecinde kişi, yaşanan şeyleri kabullenemez, yok sayar. Bir süre isyan eder. Kaybın duyguları bazen boğucu bir hal alır. Yas süreci kişiyi atlatılması zor duygulara maruz bırakabilir. Kişi kalan hayatını bir hüzün halinde sürdürmeye devam eder. Bu tarz durumlarda terapi başvuru genelde ilerleyen dönemlerde yapılır. Kişi yas sürecinden uzun bir süre sonra bu çökkünlüğe çözüm aramak için terapiye gelir. Geçen zamandan dolayı bazen yaşanılan olay ile çökkün ruh hali arasında ilişki yokmuş gibi gelebilir.
Bir diğer başvuru sebebi depresyondur. Depresyon, toplumda sık görülen, tedavisi zor olmayan fakat tedavi edilmediğinde ölümcül olabilecek bir ruhsal bozukluktur. Psikiyatride ölüme en çok sebep olan bozukluk depresyondur. Peki kişinin depresyona girmesinin sebebi nedir? Kişi bazen metabolizma bozukluklarından dolayı depresyona girebilir. Hormon bozuklukları ve bağırsak salgı bozuklukları depresyona sebep olan organik durumlardır. Depresyonun diğer sebepleri, uzun süreli hareketsizlik, sosyal ilişkilerden uzak kalmak, uzun süre bir sorun ile ya da bir hastalıkla mücadele etmek gibi psikolojik durumlardır. Kişi depresyonda iken hiçbir şey yapmak istemez. Aslında depresyonun sebebi ile sonucu aynı durumdur. Kişinin hayattaki aktivitesi azaldığında depresyon riski artmaktadır. Günlük bir rutine sahip olan, kendisine vakit ayıran, sosyal çevreye sahip, konuşmayı ve dinlemeyi seven kişilerde depresyon riski daha azdır. Depresyon ilerlemiş durumda ise ilaç tedavisi ile psikoterapi uygulamaları birleştirilir ve bu sayede daha hızlı bir şekilde yol alınmış olur.
Bazı durumlarda kişi kendisinde net bir sorun olmasa da belirgin bir bozukluk olmasa da birtakım hareketlerini değiştirmek için ya da hissettiği bazı duyguları anlamlandırmak için terapiye başvurabilmektedir. Bu tarz durumlarda konu biraz flu ilerler. Konuşmalar ilk başlarda belirsizdir. Terapist ile danışan problemin ne olduğuna dair bir araştırmaya girerler. Psikolojide normalin ne olduğuna dair net bir görüş yoktur. Kişi hoşuna gitmeyen bir özelliğini değiştirmek isteyebilir. Örneğin topluluk önünde konuşmaktan fazlasıyla çekiniyordur ve bu durumun üstesinden gelmek için psikoloğa başvurabilir. Hayır demekte zorlanıyordur bu durum yaşantısını zorlaştırıyordur bu durumu değiştirmek isteyebilir. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Öz güven düşüklüğü, artık kontrol edilemeyen öfke ve sinir hali, aşırı panik olma hali, belli bir süredir devam eden uykuya dalmakta zorlanma, uyumama durumu, geçmişte yaşanmış olayların hala etkisinde olma ve bunun sizin hayatınızı zorlaştırıyor olması durumu, alkol kullanımı sınırı aştıysa ve bu sebeple sürekli sorunlar yaşamaya başladıysanız, susmayan kafa içi sesleri varsa mutlaka bir uzman psikoloğa başvurmalı ve destek almalısınız. Bunun yanı sıra sadece hayat görüşünü değiştirmek, kendinizi daha iyi tanımak, kriz anlarıyla başa çıkabilmeyi öğrenmek, kendinizi gerçekleştirmek, hayattan en üst düzeyde verim almak için de bir uzman psikoloğa başvurabilirsiniz.
Toplumumuzda var olan yanlış algılar yüzünden kişi bazen psikoloğa gitmekten çekinebiliyor. Her insanın ve hatta psikologların dahi bir psikolog ihtiyacı vardır. Aldığınız psikoterapi süreci sonunda hayata daha farklı pencereden bakan, karşılaştığınız problemlerle yüzleşmek konusunda daha sakin kalabilen bireyler olursunuz. Kendinizi daha iyi tanırsınız bu da sizin kendinizi gerçekleştirme yolunuzda vazgeçilmez bir unsurdur. Sorunlarınızdan kaçmayın, onlarla yüzleşince çözmesi hep daha kolaydır. Psikoterapi yardımı almak hayatınızı kolaytırır.